Ekmek İnsanoğlunun, tarih boyu üç yüz altmış beş gün, üç öğün bıkmadan, usanmadan, severek tükettiği yegane gıda maddesi ekmektir. Kısacası, her gün soframızı süsleyen, millet olarak, dünyanın neresinde olursak olalım, onsuz yapamadığımız ekmeğin tarihçesi, çok eskilere, buğdayın insanın yaşamına girdiği ilk dönemlere dayanır. Milattan Önce 9000-5500 yıllarını kapsayan dönem Neolitik Çağ adı da verilen Cilalı Taş Devri, tarımın ilk adımlarının atıldığı dönemdir. Kestane, Meşe Palamudu gibi ürünlerin ezilip suyla karıştırılarak elde edilen hamurun, kızgın taşlar üzerinde ya da külde pişirilerek yendiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere göre Milattan Önce 4000 yıllarında Babilliler özel fırınlarda ekmek pişirmeyi biliyorlardı. Yine Milattan Önce 4300 yıllarında değirmencilik ve fırıncılık sanatının icra edildiği, yapılan kazılardan elde edilen bulgulardan anlaşılmaktadır. Milattan Önce 2600 yıllarında Eski Mısırlılar, buğday unu ve su karışımından elde edilen hamura maya katıldığında ekmeğin daha yumuşak ve kabarık olduğunu fark ettiler. Çeşitli sınıflardan oluşan Mısır halkı ekmeği uzun zamandan beri bilmekteydi. Ancak mayanın tesadüfen bulunmasının ardından beyaz ekmek soyluların ve sarayın simgesi haline geldi. Zenginlerin ve soyluların rağbet ettiği bu mayalı ekmekler o kadar değer kazandı ki, Eski Mısır’da bu ekmekler para yerine bile kullanılmaya başlandı.
Sonuç olarak; Ekmek, temel besin kaynağı olma özelliği dışında folklordan, edebiyata; batıl inanışlardan kutsal kitaplardaki metinlere; şarkılardan, türkülere, şiirlere kadar insanoğlunun oluşturduğu tüm kültürel değerlerin nerede ise her noktasında vardır. Türk kültüründe ekmek kutsaldır. Yere düşen ekmek için “Ekmeğe basarsan taş olursun.” denir. Yere düşen ekmek öpülüp başa konarak hayvanlara verilmek üzere uygun bir yere konur.
Ekmekte A ve C vitamini dışındaki vitamin ve mineraller enerji ve protein içeriğine orantılı olarak bulunur. Tam buğday unundan yapılan ekmeğin vitamin ve mineral içeriği beyaz un ekmeğinden çok daha yüksektir. Aynı zamanda vücutta enzimler tarafından sindirilemeyen karbonhidratların (diyet lifi) oluşturduğu posa miktarı da tam undan yapılan ekmekte yüksektir.
Ekmek, şeker ve şekerli besinler gibi boş kalori kaynağı değildir. Ekmeğin şişmanlatıcı olduğu da doğru olamaz. 100 g ekmek 243- 276 kalorilik enerji verirken, un, yağ, şeker karışımı tatlıların aynı miktarları 400-600 kalori civarında enerji verirler. Şişmanlık daha çok fazla hareket etmeyip, şekerli besinleri, un-yağ-şeker karışımı tatlıları, un-yağ karışımı hamur işlerini, kızartmaları, yağlı etleri ve alkolü çok tüketenlerde görülür. Bu nedenle de zayıflama diyetlerinde ekmeği, özellikle kepekli ekmeği sınırlamak gerekmez.